AYARLARIMIZLA FAZLA OYNAMAYALIM...
‘Ayar noktası’ kavramı olarak bilinen bir teori vardır. Bu teoriye göre her kişinin kilosunu belli bir sınırda tutmaya çalışan iç ayarlar mevcuttur. Bu ayarlar doğuştan planlanmıştır. Kiloyu değiştirmeye çalıştığınız takdirde vücut yağ miktarını bu ayar noktasının belirlediği sınırlar içinde yeniden düzenleyecektir.
Olayı anlamak için beden ısısını örnek verelim. Hepimizin beden ısısı 36.5 derece civarına ayarlanmıştır. Çok sıcak ya da çok soğuk havalar bu beden ısısını değiştiremez. Ancak bedenin kilo ayarı ısı ayarından biraz farklı çalışıyor gibi. Ayarlama tek yönde çalışıyor. Yani çok aşırı kilo alınsa bile bu kilo alımına karşı fazla bir çaba göstermiyor ayar mekanizmaları. Ama alınmış kiloları vermeye karşı büyük bir direnç gösteriyor. Bir kişi şişmanlayıp yeni bir kiloya ulaştığı zaman beden bu yeni kiloyu yeni ayar noktası olarak benimsiyor.
Bedende her şey kilo vermeye karşı çalışıyor gibi. Örneğin diyet yapmaya başlandığı zaman metabolik hız yavaşlıyor. Yani beden mevcut kalorileri daha yavaş yakmaya başlıyor. Yağ hücreleri daraldıkça insülin hormonunun etkisine karşı daha hassas oluyor. Bu durumda yağ hücrelerinin içinden birşeyler koparmak çok güçleşiyor. Yani bedenimiz zayıflamaya karşı birçok savaşım olanaklarına sahip, ama aşırı kiloya karşı pek donanımı yok. Bunun nedeni aşırı beslenmenin eski çağlarda bir sorun olmaması olabilir. Aşırı beslenme modern çağın sorunu ve henüz genetik şifrelerimiz bu olaya karşı gerekli ayarlamalardan geçecek zamanı bulamamış.
Tam olarak kanıtlanmamakla beraber ilginç bir gözlem daha var. Her yapılan diyetten sonra tekrar kilo almak çok daha kolay oluyor. Bu olaya ""yo-yo sendromu" deniyor. Her şişmanlamadan sonra tekrar kiloları vermek güçleşiyor. Ayrıca araştırmalar Sürekli zayıflama ve şişmanlama düzeni içinde yaşamanın sağlık açısından sürekli sabit ama fazla kiloda olmaya göre daha riskli olduğunu ortaya çıkarmış. Hatta yavaş ama sürekli kilo alanlar bile sürekli diyet yapma takıntısı olanlara göre daha az tehlikede. "İradem güçlüdür, nasıl olsa canım istediği zaman zayıflarım " diye düşünenlerin dikkatine sunulur
KALORİLER EŞİT DEĞERDE DEĞİLDİR
Sizin zayıflamak uğruna yapmak istekleriniz bedeninizi pek bağlamaz. O kendini nasıl programlamışsa öyle davranır. Bu nedenle zayıflamak için 1000-1200 kalorilik diyetlerle gıda alımını sınırlandırmak başarısızlığa mahkumdur. Kısa erimli diyetler uzun erimli kilo problemini çözemez. Çok iyi hazırlanmış zayıflatıcı programlar bile genetik, geçmişteki diyet girişimleri, günlük aktivite düzeyi gözönüne alınarak kişiye özel hale getirilmediği sürece başarılı olamaz.
Önceden paket programlar şeklinde hazırlanmış zayıflatıcı rejimlerin uygulanması her zaman için yarım bırakılmaya mahkumdur. Ancak zayıflamada en önemli gerçek yine de kalori alımının kısıtlanmasıdır. Yiyeceklerinizdeki şeker ve yağ oranını azaltarak kolayca kalori alımını azaltabilirsiniz. Bu önlem istenen zayıflamayı sağlamada aşırı kilolu olmayanlar için yeterlidir.
216 kadın ve erkekte yapılan bir araştırma şişmanlığın esas nedeninin alınan kaloriden ziyade diyetteki yağ oranı ile ilgili olduğunu ortaya koymuştur. Şişmanlar kalorilerinin %35 ini yağdan, %46'sını ise karbonhidrat (şekerler, un) lardan almaktadır. Zayıfların diyetlerinde yağlar %29, karbonhidratlar %53 yer tutmaktadır. Hiçbir diyet programı ile zayıflayamayan şişman bir insan, sadece yiyeceklerindeki yağ oranını %20 oranına indirerek bir yıl içinde 10-15 kg. zayıflayabilir.
Eskiden araştırıcılar tüm kalorilerin eşit değerde olduğunu düşünürlerdi. Yani yağ, protein ya da karbonhidratların hangisinden olursa olsun bir kalorinin değeri değişmez kabul edilirdi. Bedende oluşan olaylarda gerekli yakıt kalorinin yakılması ile elde edilir. Bir kaloriden belli bir miktar enerji üretilir. Bu durumda 1000 kalorilik diyet yapılıyorsa kalorinin hangi yiyeceklerden alındığı fark etmez. İster sebze yensin, isterse pasta, yeter ki 1000 kalori ya da benzeri bir sihirli sınır geçilmesin diye bir inanış mevcuttur.
Ama bu görüşün çok yanlış olduğunu yeni çalışmalar ortaya koymuştur. Karbonhidrattan, yağdan ve proteinden gelen kalorilerin her birine vücut tarafından farklı davranılmaktadır. Yağlardan gelen kaloriler hiç kullanılmadan yağ hücrelerinde depolanmaktadır. Karbonhidrat ve proteinden gelen kaloriler ise yakıt olarak kullanılmak üzere glikoza çevrilir. Ancak bu maddelerden de bedenin ihtiyacından daha fazla kalori gelmişse fazlası yine depolanır.
ZAYIFLAMA KÖŞESİ
Sitemizde sağlıklı zayıflama, dengeli beslenme ve selülit konularında en geniş bilgileri bulacaksınız Uludağlar'ın sayfalarında, şişmanlık, zayıflık, selülit gibi sorunlar ve bu sorunların çözümü için dengeli beslenme, sağlıklı zayıflama ve diyet konularında bilgiler bulacaksınız.
İdeal Kilonuzu Biliyor Musunuz ?
Kilonuzdan hoşnut değilsiniz ve kilo almanız veya vermeniz gerektiğini düşünüyorsunuz. Böyle düşünen yanlız siz değilsiniz. Amerika 'da yapılan bir araştırmaya göre kadınların % 92 si, erkeklerin % 58 i ideal kilolarında olmadıklarını düşünüyorlar.
Bu araştırmada kişilerden, karşılarındaki boy aynalarına bakmaları ve duvara ideallerindeki ölçülerini çizmeleri
istenmiştir. Sonra bu kişiler duvara yaslanıp, çizdikleri ölçülerle gerçek ölçülerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Bu deneyi yapanların % 50 sinin gerçek ölçüleri ile düşledikleri ölçüler aynı çıkmıstır. Ancak ayni kişilerin bilgisayar analizlerinde, aslında ideal ölçü ve kilolarında olmadıkları anlaşılmış ve bu kişilerin % 98 i NutraSlim programına girmis ve % 99 u program sonunda ideal ölçü ve kilolarına kavuşmuştur.
Aynı yaş, aynı boydaki insanların ideal ölçü ve kiloları birbirinden farklı olabilir. Kemik ve kas yapısının oluşturduğu bu farklar ancak bilgisayar analizi ile ortaya çıkarılabilir.
İdeal Kilo Ve Ölçülere Giden Yol….
Kararlısınız! Bir an önce ideal kilonuza kavuşmak istiyorsunuz. Gazete ve dergilerde, haftada 10 Kg verebileceğiniz, uyurken zayıflayabileceğiniz, yosun banyoları akapunktur tedavileri ile ilgili yüzlerce haber okuyorsunuz.
Yakın çevreniz veya arkadaşlarınız kendi uyguladıkları diyet programlarını öneriyorlar size. Eğer şişmanlık sorununuz varsa, harcadığınız enerjiden azını, zayıflık sorununuz varsa, harcadığınız enerjiden fazlasını almanız gerektiğini biliyorsunuz. Zaten, size önerilen diyet programlarının temeli bu prensiplere dayanıyor. Ancak; size uygun olan hangisi ?
Bir türlü emin olamıyorsanız ve bunlardan vazgeçmek istemiyorsanız , herkesin çeşitli beslenme alışkanlıklarınız var.
Örneğin, etsiz yaşamanız imkansız.
Ekonomik zorunluluklar: Fazla söze gerek yok… Size önerilen diyet programının bütçenize uygun olmasını istiyorsunuz. Tıbbi zorunluluklar: Sağlık sorunlarınız var. Size önerilen her gıdayı yiyebilmeniz söz konusu değil. Yasaklı yiyeceklerin üzerini çizdiğinizde, rejim listenizden geriye zaten bir şey kalmıyor. Aç kalacak değilsiniz ya!
Düşük kalori diyetlerinde bazı olumsuzluklar yaşanır. Protein, yağ, karbonhidrat oranlarındaki dengesizlikten veya vitamin eksikliğinden kaynaklanan bazı sorunlar ortaya çıkar. Sinirlilik, yorgunluk hissi, halsizlik, göz altlarında halkalanma, yüzde çökme gibi durumlara sıkça rastlanır. Boşalan yağ hücreleri nedeniyle vücutta sarkmalar, kırışıklıklar oluşabilir.
beslenme uzmanlarımızın verdiği, sadece sizin alışkanlıklarınıza ve zorunluluklarınıza özel, yasaksız ve
protein, yağ, karbonhidrat oranları dengelenmiş diyet sayesinde bu tür olumsuzluklar yaşanmaz. Size sunulan program, diyetle boşalan yağ hücrelerini sıkılaştırıcı özelliği olan pasif cimlastik aletleri ile desteklenir. Böylece vücutta sarkma, kırışıklık, çatlak gibi olumsuzluklar yaşanmaz. Daha fazla bilgi için Sıkça Sorulan Sorular a bakınız.
Selülit Nasıl Oluşur ? Kilo İle İlgisi Nedir ?
Selülitin genellikle dengesiz beslenme sonucu oluştuğunu biliyor muydunuz ?
Sağlıklı bir diyetle desteklenmeyen selülitin tekrarladığını ve dengeli beslenme alışkanlığı olan kişilerde selülite daha az rastlandığını tespit edilmiştir.
Daha sonra sağlığa zararlı olmayan ancak etkili tedavi aletleriyle yağlar parçalanır. Daha sonra masaj aletiyle
parçalanan yağların dolaşım yoluyla atılması sağlanır. Bu sırada kan dolaşımı artar ve temiz kanla gelen oksijen, hücreleri yeniler. Ardından kişiye en uygun pasif cimnastik aletleri ile genel ve bölgesel incelme sağlanır. Ve önerilen diyetle selülitin tekrarlanması önlenir.
Dönme dolap gibidir kilolar! (Bir iner, bir çıkar) Yukarıda anlatılanların hepsinden haberdarsınız. İdeal kilonuzu ve size uygun diyet programlarını da biliyorsunuz. Çünkü, daha önce sayısız defa denediniz. Ancak sorun şu ki; ideal kilonuzu koruyamıyorsunuz. Uyguladığınız diyet programından kısa bir süre sonra eski halinize dönüyorsunuz. Ve bu durum hem sinirlerinizi, hem sağlığınızı olumsuz etkiliyor.
Dengeli beslenme alışkanlığı kazanmak
Evet ; insan farklı yiyecekleri bir araya getirip pişirerek kendi yemek zevkine uygun gıdalar hazırlayabilen tek canlıdır. Ancak, aynı zamanda doğada dengesiz beslenmeyi becerebilme açısından da tektir insan. Dengesiz beslenme sonucu oluşan şişmanlık, zayıflık, selülit gibi sorunlar; kalp, karaciğer, damar hastalıkları yalnızca insanda görülür.
Dengeli beslenme alışkanlığı, bisiklet kullanmayı öğrenmeye benzer. Ailenize ve sizden sonraki kuşaklara miras
Bırakabileceğiniz bu alışkanlık, bir kez öğrendikten sonra bir daha asla unutulmaz. Herhangi bir programı uyguladığınızda, kendinize en uygun beslenme ve diyet yöntemini, değişen şartlarınıza veya isteklerinize göre yiyecek türlerini, miktarlarını değiştirmeyi öğrenirsiniz. İdeal kilonuz ve ölçülerinize ulaşana kadar devam eden bu diyet sürecinden sonra merkezimizin uzmanları ile birlikte ideal kilonuzu korumanız için size uygun beslenme alışkanlıklarını kazandırma dönemi başlar.
ZAYIFLAMAK İSTEYENLERE ÖNERİLER
İNCELMEK DÜŞÜNCEDE BAŞLAR
"Yarından itibaren rejime başlıyorum!" Kimbilir kaç kere kendinize bu sözü verdiniz, sonra da hiçbir şey yapmadınız, ya da birinci günden sonra vazgeçtiniz. Ama üzülmeyin, herkes sizin gibi. En disiplinli insanlar bile konu zayıflamaya geldiğinde pes ediyor. Mantığınız, "Tamam bu rejimi yapacağım" dese de, bilinçaltınız "Asla başaramayacağım" diye direnip durur. Genellikle bilinçaltının sözü geçtiği için de siz hep şişman kalırsınız.
Bilinçaltı tıpkı bir bilgisayar gibi çalışır, duygu ve düşüncelerinizi hiç bir süzgeçten geçirmeden olduğu gibi depolar.
Diyelim ki vitrinlere bakıyorsunuz ya da yeni bir elbiseyi deniyorsunuz... Farkında olmadan kafanızdan şu düşünce geçer: "Ne kadar şişmanım." Kendinizi giderek daha itici hissedersiniz,cesaretiniz kırılır ve az yiyeceğinize giderek daha fazla yemeye başlarsınız. Kendi kendine yapılan olumsuz telkini, tersine çevirmek ve bu sayede zayıflamak da mümkün.
"Mental antrenman" (zihinsel alıştırma) adı verilen yöntem sayesinde kendi kendinize daha olumlu yaklaşmasını ve bu sayede yeme alışkanlıklarınızı değiştirmeyi öğrenebilirsiniz.
İlk yapacağınız iş, geçmişte bilinçaltınızı ne gibi olumsuz ve şişmanlatıcı fikirlerle doldurduğunuzu saptamak olmalı. Sonra bunları olumlu ve zayıflatıcı fikirlere dönüştürün. Şunun gibi:Çok şişmanım Zayıfım. (Bu sırada kendinizi dar bir bluejean içinde hayal edin. - Akşam yine televizyon izlerken paket paket cips yerim.
+ Akşam yemeğinden sonra hiçbir şey yemeyeceğim.
- Rejim yapmama rağmen patates kızartmasına dayanamayacağıma eminim.
+ Bedenimi seviyorum ve bunun için sağlıklı beslenmek istiyorum.
- Tatlılardan vazgeçemiyorum.
+ Tatlı krizim tuttuğuna, maden suyu ve meyve suyu gibi sağlıklı içecekleri tercih edersem, benim için daha yararlı olur.
- Çok ağırkanlıyım.
+ Hareketli olmak harika bir duygu, çok hoşuma gidiyor.
- Hafta sonlarında, verdiğim kiloları yine alırım.
+ Boş zamanlarında insan kendini şımartabilir ama ben yemek yiyerek şımarmam.
- Akşamları bir bardak şarap içmezsem sinirlerim gevşemiyor.
+ En iyi gevşeme yöntemi gerilim romanı okumaktır.
Yatmadan önce bu listedeki olumlu cümleleri onar kez tekrarlayın. Bu sırada kendinizi zayıf olarak ve strech giysiler içinde hayal ederseniz bilinçaltınızı daha çabuk ikna edersiniz. Bu iş için kendinize zaman ayırın, rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortam ve zamanda telkine başlayın. Ortalama 30 gün içinde bilinçaltınızda zayıflatıcı etkiler belirmeye başlayacaktır.
YEMEĞİN DIŞINDA İŞLERLEDE UĞRAŞIN
Çoğu insan yemeği bir keyif kaynağı olarak görür ama aslında keyif alınabilecek daha başka şeyler de vardır. Kendinize bir hobi veya bir eğlence kaynağı edinin. Mesela bu bir kart postal kolleksiyonu olabir. Bunun yanında mutlaka bir sporla meşgul olun. Spor hem vücudunuzdaki yağların (kalorilerin harcanması sebebiyle) azalmasını sağlayacak hem de daha sıhhatli olacaksınız.
ZAYIFLAMAK İSTEYENLERE 50 ÖNERİ
Çoğu zaman kilo almamıza neden olan zararlı bazı alışkanlıklarımızın farkında olmayız. Oysa fazla kilolarımızdan kurtulmak ve formda kalmak için öncelikle zararlı alışkanlıklarımızı tanımamız gerekir. Bu durumdan yola çıkarak sizin için uygulaması basit ama yararı büyük olan 50 maddeyi derledik.
1. Zayıflamak için elinizde yeterli sebepler olsun ve düşence olarak kendinizi buna hazırlayın.
2. Zayıf günlerinizden bir fotoğrafınızı mutfağınıza asın.
3. Lokmalar arasında yarım dakika kadar ara vermeye çalışın.
4. Kesinlikle aç karnına alışverişe gitmeyin.
5. TV izlerken ya da kitap okurken birşey atıştırmayın.
6. Her öğünde sadece bir porsiyon yiyin.
7. Yemekten sonra hemen dişlerinizi fırçalayın.
8. Kendinize "Karnım gerçekten aç mı?" sorusunu sorun.
9. Isırdığınız her lokmanın tadını almaya çalışın.
10. Yürüyen merdivenler ve asansörler yerine merdivenleri tercih edin.
11. Yürüyüşlerinizi yemekten sonra yapın.
12. Aperatif olarak birşeyler içmek istediğinizde sadece domates suyu için.
13. Sebze yemeklerinin üzerine dökeceğiniz sosları suyla hazırlayın.
14. Meyve sularını yarı yarıya maden suyuyla karıştırıp öyle için.
15. Ayakta yeme yerine, oturarak yemeyi tercih edin.
16. Yemeğin dozunu fazla kaçırırsanız ertesi gün küçük bir diyet uygulayın.
17. Izgara yapacağınız eti yağlamak yerine soslayın.
18. Her öğünden önce yulaflı birşeyler atıştırın.
19. Diyet ya da light içecekleri tercih edin.
20. Abur cubur yerine küçük taneli meyvelere yönelin.
21. Her lokmanızı 20 kere çiğneyin.
22. Açlık hissettiğinizde şekersiz bile olsa sakız çiğnemeyin.
23. Açlık hissettiğinizde evden dışarı çıkmaya çalışın.
24. Açlık hissettiğinizde ince bir dilim salatalık yiyin.
25. Kendinize vanilyalı, meyve sulu buzlar hazırlayın.
26. Davetlere gitmeden önce yağsız küçük bir yoğurt yiyin.
27. Peynir iştah keser, yemek öncesi yiyebilirsiniz.
28. Yatarken kesinlikle ağzınıza şeker atmayın.
29. Bitki özlü çaylar için.
30. Her öğünden önce bir bardak maden suyuna limon sıkıp için.
31. Sevdiğiniz şeyleri küçük porsiyonlar halinde hazırlayın.
32. Öğünler arasında kilo aldırmayacak bir sebze ya da meyve yiyebilirsiniz.
33. Öğün saatlerinize uymaya çalışın.
34. O öğünde ne kadar yiyecekseniz o kadar pişirin.
35. Her zaman küçük tabaklar kullanın.
36. Canınız pasta yemek isterse 20 dakika beklemeye çalışın.
37. Aynanın önünde çıplak olarak kendinizi inceleyin.
38. Akşam yemeklerinizi mutlaka hafif yiyin.
39. Kalorisi az mönüler bulunduran restoranlara gidin.
40. Sebzeleri haşladığınız suyu içebilirsiniz.
41. Meyve ve sebze ağırlıklı diyetleri tercih edin.
42. Et ve balığı alüminyum folyo içinde pişirin.
43. Haftanın bir gününü meyve günü ilan edin.
44. Haftanın bir gününü pirinç günü olarak değerlendirin.
45. Besinleri mümkün olduğunca ince doğrayın.
46. Bir hafta içinde yediğiniz herşeyi not edin.
47. Öğleden sonra iki tane katı yumurta yiyin.
48. Yemekten önce bir elma yiyin.
49. Çekirdekli meyvelerin çekirdeklerini bir süre ağzınızda tutun.
50. Zayıflamayı keyifli hale getirecek ödüller belirleyin.
ZAYIFLAMAK ICINDE BIR BAŞKA FORMULDE ŞUYMUŞ:
Egzersiz birçok hastalıklardan koruyucu güç sağlar. Özellikle kalp hastalıkları, kas ve eklem ağrıları egzersiz yapanlarda yapmıyanlara göre çok daha azdır. Yorgunluk, nefes darlığı, fazla kilo, mide barsak bozuklukları, yüksek tansiyon, damar yağlanması gibi birçok hastalık egzersiz yapmıyanlarda daha fazla görülür.
Egzersiz ruhsal açıdan da rahatlık sağlar.
Güç kazanmak için Pasif Egzersizden uzak durun...
Bunun karşısında ise aktif egzersiz vardır. Aktif egzersiz çaba ve enerji harcayarak eklem ve adalelerin çalıştırılmasıdır. Bu nedenle aktif egzersiz yeğlenmeli ve eklem ve adeleler en geniş hareket alanları içinde çalıştırılmalıdır.
Bunların ilki güç kazanmaktır. Güçten anladığımız belli bir direncin üstesinden gelebilmek için harcadığımız kuvvettir. Bu gücün bir kısmı günlük normal işleyişimiz sırasında kazanılır. Diğer kısmı ise düzenli çalışma gerektirir. Daha çok ağırlık çalışması şeklinde bir çalışma ile güç kazanılır. Burada pasif egzersiz olarak bilinen egzersizlere değinmek gerekir. Pasif egzersiz siz hiç güç harcamadan aletler ile yaptırılan egzersizdir. Bu tip egzersizlerin güç kazanmadaki etkileri son derece sınırlıdır. Hareket alanı sınırlıdır. Gereksiz yere tansiyonun yükselmesine neden olur. Ayrıca adalelere giden kan akımına engel olur.
Esneklik kazanmak...
İkinci önemli egzersiz öğesi esneklik kazanmadır. Bir eklemde tam bir hareket sağlamak üzere kemik, kas ve kirişlerin kalitesinin arttırılması amaçlanır. Aynı kişide değişik eklemlerdeki esneklik çok farklı olabilir. Hatta aynı eklemin sağı ile solu arasında bile büyük farklılıklar olabilir. Eklemlere esneklik kazandırmanın yolu gerdirme ve bükme şeklinde eklemin maksimum şekilde çalıştırılması ile elde edilir. Bir eklemin hareketsiz olması yada sınırlı hareket etmesi eklem ağrıları ve ortopedik sorunların nedenidir.
Dayanıklılık Kazanmak...
Egzersiz ile sağlık kazanmanın üçüncü bölümü dayanıklılık kazanmaktır. Dayanıklılık aynı hareketi enerji harcayarak belli bir sürenin üzerinde sürdürebilme olayıdır. Dayanıklılık daha çok tüm vücudu çalıştıran hareketlerle elde edilir. Bunlar arasında koşu, bisiklet ve yüzme sayılabilir.
Egzersiz hem beden hem de ruh sağlığı demektir.
İdman yaparak sağlık kazanmak orta yaş döneminin ayrılmaz bir parçasıdır. İdmansız kişiler erken yaşlanırken, düzenli idman fizyolojik yaşlanmayı geciktirir.
Eğer sağlığınız yerindeyse her şeyi yapacak gücünüz vardır. Ama sağlığınız biraz düşükse, moraliniz biraz bozuksa kendiniz de en ufak bir işi başaracak gücü bulamazsınız. Kaçımız sabah yarım saat erken kalkıp biraz egzersiz yapmayı düşünüyor?
Form Tutmak Gerekmez...
Egzersiz konusunda bilgilerimizin yanlış olması da bizi egzersiz yapmaktan alıkoyan etken. Çoğumuz ben egzersiz yapamam hemen kesilirim, vücudum kaldırmaz diye düşünmektedir. Form tutamam diye düşünmektedir.
ªunu iyi bilmek gerekir. Sağlıklı olmak ile formda olmak farklı şeylerdir.
Aşırı Egzersiz Sağlıksız...
Çoğu kişi formda olmak ile sağlıklı olmak arasındaki farkı bilmemektedir. İbadet yapar gibi egzersiz yapmasına rağmen göbeklerindeki 3-5 kiloyu eritemez. Bu durumda egzersiz yapmaktan vazgeçer. Yada egzersizin dozunu arttırırlar. Vücudu zorlayan aşırı egzersiz de egzersiz yapmamak kadar sağlıksız bir olaydır.
Formda olmak bir atletik faaliyeti yapabilme konusunda fiziksel yetenektir. Sağlıklı olmak ise vücuttaki bütün sistemlerin, yani sinir sistemi, kas sistemi, iskelet sistemi, dolaşım sistemi, sindirim sistemi, lenfatik sistemi, hormonal sistemin en iyi biçimde çalışıyor olması demektir. Sağlıkla formda olmak arasındaki fark aerobik ile anaerobik egzersiz arasındaki farkı bilmekle anlaşılır.
Aerobik Egzersiz; Sağlıklı Egzersiz..
Oksijensiz Egzersiz: Anaerobik Egzersiz...
Aerobik demek oksijenli demektir. Uzun süre yapılan ya da sürdürülebilen ılımlı egzersiz demektir. Bu terimin spor salonların da yaptırılan aerobik ya da step egzersizlerle hiçbir alakası yoktur. Aerobik sisteminiz dayanıklılık sisteminizdir. Kalbinizi, ciğerlerinizi, kan damarlarınızı ve aerobik kaslarınızı kapsar. Aerobik sisteminizi uygun perhiz ve egzersizlerle harekete geçirirseniz yakıt olarak yağları yakarsınız.
Öte yandan anaerobik sözü oksijensiz demektir. Kısa süreli güç patlamaları sağlayan egzersizleri anlatmaktadır. Anaerobik egzersiz ilk yakıt olarak glikojeni( yani depo şekeri) yakar. Bu arada vücutta yağ depolanmasına yol açar.
Yürüyüş, hafif koşu, bisiklet, yüzme, dans gibi sporlar hem aerobik hem de anaerobik olabilirler. Düşük kalp hızları bu sporları aerobik, hızlı ve yüksek kalp hızları anaerobik yapar.
Anaerobik yaşam vücutta şekeri harcar. Halbuki bu şeker vücudumuzdaki önemli işler için gereklidir. Kan şekerinin 3 de 2 sini sinir sistemi kullanır. Azalan şeker sinir sistemimizi bozar, baş ağrıları, dalgınlık yapar.
Anaerobik Yaşam Tarzı Hastalıkları Davet Eder...
Dermansızlık, adele ağrıları, depresyon, selülit, sivilce, adet öncesi gerginlikler, eklem tutulmaları, bel boyun tutulmaları gibi hastalıkların altında anaerobik yaşam tarzı söz konusudur.
Yani hastalıkların temeli yaşam tarzımızla ilgili. Bu nedenle önce yaşam tarzını ve alışkanlıkları değiştirerek işe başlayın.
Bol bol açık havada yürüyüş yapın. Sabahları erken kalkın,yürüyün. Akşam yemeklerinden sonra yürüyün. Ama sigara içmeden ve çekirdek yemeden ve de hızlı hızlı,asansöre binmeyin.
Yakın mesafelerde arabaya binmeyin. Buzdolabının kapağına kilit takın ve anahtarı yok edin.
EGZERSİZ YAPMALISINIZ
Sağlığınızı koruyarak kilo vermek için egzersiz'de yapmalısınız.
Düzenli ve bilinçli yapılan egzersizler sağlığınızı koruduğu gibi zihinsel faaliyetlerinizi de arttıracaktır.
Spor ve bilinçli egzersiz kalbi güçlendirir, solunumu düzenler ve kan dolaşımını düzene sokar.
Egzersiz'lerde önemli olan şunlardır;
- Egzersiz sayısı : bir egzersiz programının bir hafta içerisindeki tekrar sayısıdır.
- Tekrar sayısı : bir egzersiz programındaki aynı hareketin tekrar sayısıdır.
- Egzersiz süresi : egzersiz programındaki bir hareketin süresidir.
Vücut yağlarınızın enerji olarak kullanılıp harcanabilmesi için gerekli sayıda hareketi gerekli sürede yapmalısınız.DÜZENLİ EGZERSİZ MEME KANSERİNİ ÖNLÜYOR...
Egzersizin önlediği hastalıklar listesine meme kanserinide ekleyebilirsiniz artık. Norveç'te 26 bin kadında yapılan bir araştırma, her hangi bir sporu haftada en az dört saat yapan kadınlarda meme kanseri gelişme riskinin %40 oranında azalığı belirlenmiş. Boş zamanlarını sürekli TV seyrederek ya da hareketsiz kalarak geçiren kadınların bu kansere yakalanma şansı ise artıyor.
Ne kadar çok egzersiz yaparsanız koruyucu etki o kadar artıyor. Ama orta düzeyde hareketlilik dahi kanseri önleme de etken. Bu etki nasıl oluyor? Fiziksel aktivite estrojen hormonunun düzeyini azaltır. Bu biliniyor. Maraton koşucuları, balerinler gibi sürekli spor yapan kadınlarda adetlerde kanama miktarı çok azalır. Fazla estrojenin meme kanseri gelişmesini uyardığı yönünde düşünceler devam etmektedir. Özellikle zayıf ve 45 yaşın altında olan kadınlarda egzersizin koruyucu etkisi daha belirgin olmakta.
Bu arada ağır beden işi olan kadınlarda daha hareketsiz işi olan kadınlara göre meme kanseri gelişme şansının daha az olduğunu söyleyelim. Düzenli egzersizin kalp hastalığı, şeker, felç ve kemik erimesine karşı olan koruyucu etkisi uzun zamandır biliniyor. Meme kanserini engelleyici etkisi ise bu kadar kesin değil. Başka geniş ölçekli çalışmalarla desteklenmesi gerekiyor.
Ama kadınları harekete geçirmek için önemli bir neden daha ortaya çıktığı inkar edilemez
Az ekmek yemeye çalışın!
Tatlıyı ve eti azaltın!
Kızartmaları azaltın!
Öğün haricinde birşeyler atıştırmayın!
Hareket ve yürüyüş yapmaya çalısın
EGZERSIZ
Sağlıklı ve formda olmak sadece günlük yaşantıya dikkat ederek olmaz. Biraz gayret göstermek, aktif olarak kendi sağlığınızı oluşturmak zorundasınız. Bunun yolu düzenli, bilinçli ve sabırlı bir şekilde egzersiz yapmaktan geçer. Egzersizin Yararları..
ŞİŞMANLIK YENİDEN TANIMLANIYOR
Çoğumuzun derdidir şişmanlamak, kilo almak. Sonra da bu kiloları vermeye çalışmak. Hele yaz ayları yaklaşmaya başladı mı, tüm gazete ve dergiler çeşit çeşit mucizevi zayıflama reçeteleri vermeye başlar.. Zayıflama rejimine başlayanlarımız bilirler. Başlangıçta biraz kilo veririz. Ama bir süre sonra hem kilo vermemiz yavaşlar, hem de kısa sürede verdiklerimizi fazlasıyla geri alırız. Zayıflamak ve zayıflanan yerde kalmak kolay olsa zaten bu kadar çok reçeteye gerek kalmazdı. Meraklıları diyetten diyete geçer. Duyduğu, okuduğu her diyeti uygulamaya çalışır. Ama bir süre sonra pes eder. Hatta bir daha zayıflamamaya yemin edenler bile olur.
Sağlıklı zayıflamak, ya da şişmanlamayı engellemek için öncelikle konunun özüne inmek gerekir. Bedenimizde olaylar nasıl işler? Neden kilo alırız, neden zayıflarız? Bu konularla ilgili görüşlerde son yıllarda belirgin değişiklikler olmuştur. Bazı ciddi tartışmalar da sürüp gitmektedir, bilim adamları arasında. İşte sizlere önümüzdeki birkaç yazıda bu yeni bilgileri aktarmaya çalışacağım.
İlaçlar, tok tutan tozlar, bitki özleri, jimnastik salonları, pasif egzersizler vs, hepsinin kesin olarak zayıflattığı bir yer vardır. O da cüzdanınızdır.
Günümüzde diyet uzmanları kalın bir insanla ince bir insan arasında belirgin genetik ve metabolik farklılıklar olduğu inancındadırlar. Metabolizma, gıdaların bedende yakılma işlemlerinin tümüne verilen bir isimdir. Günümüzün çoğu uzmanı diyet yapmanın sürekli zayıflama sağlayacağı düşüncesini şüphe ile karşılamaktadır.
Şişmanlık nedir? Normal kilo nerede biter? Şişmanlık nerede başlar? Şişmanlığın gerçekten tanımlanması gerekir. Sağlık açısından şişmanlığın şeker hastalığına, yüksek tansiyona, safra kesesi taşlarına ve kap hastalıklarına yol açtığı kesin olarak kanıtlanmıştır. Kadınlarda kalın barsak , meme, rahim ve yumurtalık, erkekte ise prostat kanserleri şişmanlarda çok daha yüksek oranlarda görülür. Ama fazla kilolu olmakla şişman olmak arasında ne kadar kilo farkı olduğunu nasıl bilebileceğiz? Şişmanlığın tanımı hakkında bir görüş birliği yoktur. Klasik olarak şişmanlık ideal kilonun %20 sinden daha fazla ağırlığa sahip olmak olarak tarif edilir. İdeal kilo nedir? Her cins için boya göre olması gereken ağırlıkların istatistiksel olarak hesaplanmış, ve tablolar halinde hazırlanmıştır. Ancak artık birçok bilim adamı boy ve kilo ölçümlerine dayalı tanımları yetersiz ve çok sınırlayıcı bulmaktadır. İ
ŞİŞMANLAMAK KADER Mİ ?
Kimimiz su içsek kilo alırız da, bazılarımız düşman çatlatırcasına dağları mideye indirir bir gram şişmanlamaz. Çünkü şişmanlığa yol açan etkenler birden fazladır. Bedensel hareketliliğin derecesi, soyaçekim, çevre, metabolizma hızı(yiyeceklerin bedende işlenmesi ) bu etkenlerin başlıcalarıdır. Bu durumda da tek bir "tedavi" olamayacağı açıktır. Bedenimiz yağı yedek enerji olarak biriktirir. Hazır enerji yakıtı glikoz, yani kan şekeridir. Ama glikoz tükenince yağlar harekete geçer. Bedenin yağı biriktirecek neredeyse sonsuz kapasitesi vardır. Mevcut bir yağ hücresi kendi boyutunun 10 katına kadar şişebilir. Bu şişme sınıra dayandığında hemen yeni yağ hücreleri yapılmaya başlanır. Yağlar depolandıkça kilo artar, ölçüler büyür.
Ne kadar şişmanlayacağımızı belirleyen en önemli etken genetik, yani soya çekimdir. Aynı miktarda kalori almalarına rağmen bazı kişiler fazla kilo almaya eğilimlidirler. Oniki eş yumurta ikizinde ilginç bir araştırma yapılmış. İkizlere 100 gün boyunca her gün fazladan 1000 kalori verilmiş. Bu 12 ikiz her yönden birbirine yakın özellikler taşımalarına rağmen bazı çiftler sadece 5 kilo alırken bazıları 15 kilo fazlalığa ulaşmış. Bazı çiftlerde bu kilo fazlalığı yağ olarak birikirken, bazı çiftlerde kas dokusu gelişmiş. Ama en ilginci ikiz eşlerin hepsi aynı miktarda şişmanlamış. Yani genetik özellikler hem kilo alma miktarını hem de fazla kilonun bedende dağılımını belirliyor.
Benzer bir çalışma ikizlerde çevrenin etkisini araştırmış. Sonuçlar eş yumurta ikizleri ayrı ayrı bölgelerde büyüseler de hemen hemen aynı fiziksel yapıda kalındığını, farklı yumurta ikizleri aynı koşullarda büyüseler bile çok farklı beden yapısına ulaşabildiğini ortaya koyuyor. Çünkü eş yumurta ikizlerinin genetik şifreleri aynı iken, farklı yumurta ikizlerinin genetik yapıları birbirlerinden tamamen farklıdır. Tüm bu gözlemler soyaçekimin şişmanlama üzerine olan etkisinin birincil önemde olduğunu gösteriyor.
YASAKLAR
Diyet döneminde aşağıdakilerden uzak durmalısınız !
Kızartmalar, Kuruyemişler, Patates cipsi , Çikolata- şekerlemeler,
Hazır meyve suları - meşrubatlar, Kremalar Dondurma, Yağlı kekler, Hazır soslar
Çay , kahve gibi içecekler şekersiz ve kremasız tüketilmelidir. Günde iki bardaktan daha fazla soda-limon içilmemelidir.
YAĞLARIN YERİ FAZLALIĞINDAN DAHA ÖNEMLİ...
Son araştırmalar şişmanlığın tanımına farklı yaklaşıyorlar. Artık boya göre ağırlık standartları pek kabul görmüyor. Önemli olan bedeninizin hangi bölgesinde yağları taşıdığınız. Bu nedenle bel-kalça çevrelerinin birbirine oranları önemli. Belin kalınlığı ve kalçanın çevresi bir mezura ile ölçüldükten sonra bel kalçaya orantılanır. Bu rakam kadınlarda 0.8 ve üzerinde ise fazla kiloya bağlı olarak sağlığın bozulma tehlikesi var demektir. Aynı oran erkeklerde 0.95 ve üzeridir.
Birçok çalışma kalça ve bacaklardaki yağların karında toplanmış yağlardan daha fazla yaşamı tehdit ettiğini ortaya koyuyor.Kaslarımız fazla çalışıp enerjiye gereksinim duyduğu zaman işte bu yağ hücreleri yedek enerji deposu olarak harekete geçer. Yağ asitleri çalışan kaslara doğru yakıt sağlamak için yola çıkar. Ancak karın bölgesindeki yağlar kana karışınca önce karaciğere uğramak zorunda kalır. Halbuki diğer bölgelerdeki yağ asitleri hiçbir yere uğramadan doğrudan kaslara ulaşırlar. Karaciğere gelen yağ asitleri karaciğerin kandan insülin'i temizlemesini engeller. Bu durumda kandaki insülün yüksek kalır. Kas ve diğer hücrelerde insüline karşı direnç oluşur. Bu direnç sonucu kandaki şeker yükselir. Kandaki yüksek şekeri düşürmek için pankreas bezi daha çok insülin üretmek ve salgılamak zorunda kalır. Bu işlem otonomik sinir sistemi dediğimiz kan basıncı , kalp ve diğer hayati işlevleri kontrol eden sistemi uyarır. Sonuçta kana fazla miktarda adrenalin salgılanır. Bu olaylar zinciri şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve kalp sorunlarını ortaya çıkarır. Karaciğere şöyle bir uğramak nelere sebep oluyor, gördünüz mü? Göbekli erkekler ne kadar risk altında. Aynı şekilde menopozdan sonra hormon kullanmayan kadınlarda da göbekte yağlanma artar ve kalp krizi riski yükselir.
İdeal kiloyu belirleyen tabloların zayıf bir noktası daha vardır. Yaşlanma ile mecburi olarak vücutta birikmeye başlayan kiloları gözönüne almaz . 20 yaşındaki bir kadınla, 50 yaşındakini aynı kefeye koyarlar. Halbuki yaşlandıkça yağ hücreleri daha tembel olur, kolay kolay harekete geçmez. Yani bir kişi yaşlandıkça belli oranda kilo alsa da sağlığından önemli birşey kaybetmeyebilir.
Özet olarak sağlığımız tehdit eden şişmanlık kriterlerini üç ayrı bölümde toplayabiliriz.
1 Her yaşın ideal kilosu ayrı değerlendirilmeli,
2 Boy yerine bel kalça oranı gözönüne alınmalıdır.
3 Beraberinde yüksek tansiyon gibi risk etkenlerinin bulunması şişmanlığa daha ciddi olarak yaklaşılmasını gerektirir